Kol10 FoRuM
Sitemize Hoşgeldiniz!!!
Lütfen Üye Olunuz!!!
by Ayaz ve EmrE-X
Kol10 FoRuM
Sitemize Hoşgeldiniz!!!
Lütfen Üye Olunuz!!!
by Ayaz ve EmrE-X
Kol10 FoRuM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Tarihsel Gelişimi ve Farklı Etik Anlayışları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
By Emrex
Administratör
Administratör
By Emrex


Erkek
Mesaj Sayısı : 498
Yaş : 31
İş/Hobiler : Site
Lakap : Emre-X
Takımım : Tarihsel Gelişimi ve Farklı Etik Anlayışları Fenerb10
Ruh Halim : Tarihsel Gelişimi ve Farklı Etik Anlayışları Images12
--> : Tarihsel Gelişimi ve Farklı Etik Anlayışları Girisyapfq6
--> : Tarihsel Gelişimi ve Farklı Etik Anlayışları Kayitol
Kayıt tarihi : 15/06/08

Tarihsel Gelişimi ve Farklı Etik Anlayışları Empty
MesajKonu: Tarihsel Gelişimi ve Farklı Etik Anlayışları   Tarihsel Gelişimi ve Farklı Etik Anlayışları Icon_minitimeC.tesi Ekim 25, 2008 2:20 pm

Her ne kadar etik anlayışının tam olarak ne zaman başladığı bilinmese
de, dünyanın farklı yerlerinde birçok farklı toplulukta çok eski
çağlardan beri etik anlayışının var olduğu bilinmektedir. Dinler
tarihi, felsefe tarihi ile antropolojik ve arkeolojik bulgular bunu
kanıtlar niteliktedir.

Felsefi etik anlayışına Antik Çağ Çin felsefesinde ve yine Antik Yunan
felsefesinde rastlanır. Bu dönemlerde ortaya çıkan felsefi etik
anlayışları, ortaya çıktıkları çağ ve bölgenin kültür ve toplumsal
yapısıyla yakından ilişkilidir. Demokritos'un aforizmalarından bir
kısmı etik sorunlara dairdir. Demokritos'un etik görüşü doğa
felsefesine dayanır; materyalist etik anlayışında ölçülü olmak huzur ve
dinginliği getirir dinginlik ise mutluluğu ve insanın temel hedefi
mutluluktur. Sofistler ise daha farklı ve göreli bir etik anlayışını
benimsemiştirler; genel geçer anlamda kabul görebilecek, doğru
olabilecek hiçbir ölçü yoktur, her şeyin ölçüsü kişiye bağlı olduğu
gibi etiğin ölçüsü de kişiye bağlıdır. Etikte görecelilik ve öznelliği
savunan ilk düşünce Sofistlerindir, bu da Sofistlerin etik düşüncesini
önemli kılar. Fakat Sofistlerin etik yaklaşımını önemli kılan bir başka
nokta da Sofistlerin etik anlayışlarını özgür yurttaşlarla sınırlamayıp
genelleştirmeleri, kölelerin de erdem sahibi olabileceğini, erdemleri
öğrenebileceğini belirtmeleriydi. Oysa Demokritos'un ve daha sonraki
birçok ünlü Yunan filozofunun etik görüşlerinde kölelere yer
verilmemiştir; onlar etik açısından gelişemeyecek insanlardır.

Sokrates Sofistlerin göreceliliğine karşı çıkmış, erdemin ve bilginin
kaynağının kişinin içinde bulunabileceğini öne sürmüştür. Burada bilgi
erdemdi, etik açısından üstün olmak bilgiye dayalıydı. Sokrates'in etik
düşüncesi bilgiye dayalı etik düşüncelerinin ilk örneklerindendir.

Platon etik sorunlarını devlet ve toplum kavramlarıyla birlikte ele
almıştır; bireysel etikten ziyade toplumsal etik üzerine
yoğunlaşmıştır. Platon'un etik anlayışı da çoğu Yunan filozofu gibi
soylulara, köle olmayan özgür yurttaşlara yöneliktir. Ona göre toplumun
çoğunu oluşturan kitle ahlâklı olma, erdem edinme gibi yeteneklerden
yoksundu. Bu nedenle bu toplumsal etikte sınıflar arasında bir ahlâksal
bağ olduğu söylenemez.

Aristoteles'in etik anlayışı da yine yoğun toplumsal unsurlar
barındırmış, dönemin tarihsel ve toplumsal gelişmelerinden de büyük
oranda etkilenmiştir. Aristoteles'in etik anlayışındaki en önemli
noktalarda biri onun zoon politikon kavramıdır. Zoon politikan özgür
insandır, toplumsal (sosyal) insandır. İnsan varlığının toplumsal
oluşunun kabulü açısından bu ilk adımdı. Aslında Aristoteles de
kölelerin diğer vatandaşlarla bir tutulamayacağı fikrindeydi, köleler
birer cansız nesneden farksızdılar ona göre de; yine de teorik zoon
politikon tanımı etiğin tarihsel gelişimi açısından önemlidir. Özünde
erdem sahibi olabilme yetisine sahip insan, vasat olursa ideal etik
seviyeye ulaşır. İki uç kötü davranışın ortası, vasatı, erdemdir.
Örneğin kendini çok küçük görme ile kendini çok büyük görme arasındaki
orta nokta, erdemli olan durumdur.

Etik konusundaki fikirleriyle daha farklı bir anlayış ortaya çıkaran ve
adından çok söz ettiren bir başka Antik Çağ filozofu da Epiküros'tur.
Epiküros'un ateist etik anlayışında, insanlığın amacı hazza ulaşmaktır.
Her ne kadar genelde farklı zannedilse de Epiküros'un haz kavramı
bedensel hazdan öte acının yokluğudur. Mutluluk kişinin acı, ıstırap,
sefalet ve elemden kurtulmuş olduğu durumdur. Acıdan kurtulmak için
önerilen hayat tarzı ise sosyal yaşamdan uzak, münzevi ve sade bir
hayat tarzıdır. Epiküros'un düşüncesinde insan sosyal bir varlık
değildir, sosyal bağları onun doğasından gelen doğal oluşumlar değildir.

Antik Çağ'dan sonra Hristiyanlığın Batı'daki yükselişiyle kaynağı ebedi
ve ilahi olan bir etik anlayışı yükselişe geçmiştir. Bu dönemdeki en
önemli etik anlayışlarından biri Aquinolu Thomas'ın etik anlayışıdır.
Bu anlayışta Skolastik felsefenin etik anlayışı ile Hristiyan ahlâk ve
erdem görüşleri bir araya gelir. Akılcı bir etik anlayışı olan bu
anlayışta irade konusu da irdelenir. Akla dayanan özgür bir irade fikri
mevcuttur, akli olumlu davranışlar mümkündür, kişi iyiyi seçerek
mutluluğa erişme şansına sahiptir, fakat son noktada gerçek ve nihai
mutluluğa ancak Tanrı'nın istemesi ile kavuşulabilir. Bundan sonra uzun
bir süre etik sadece Tanrı kaynaklı görüşlere yer vermiştir.

15. yüzyıldan başlayarak bu Tanrı ve din merkezli etik anlayışından
kaymalar görülmeye başlar. Örneğin Campanella'nın ütopik eseri Güneş
Ülkesi dini etikten öte etik ile günlük bireysel ve sosyal davranışlar
arasındaki bağlar vurgulanır. Giordano Bruno dogmatik din etiğine karşı
çıkan isimlerdendir. Daha sonraki dönemlerde birçok yazar ve düşünürün
eserlerinde din ve dogmadan soyutlanmış, kaynağı zaman zaman hâlâ ilahi
olsa da, pratikte ilahiyattan uzaklaşmış, akla dayanan etik anlayışı
tekrar yükselişe geçmiştir. Montaigne ve Charron'un çalışmalarında
bunun izleri bulunabilir.

Bu dönemin sonlarında felsefi açıdan yerini genişleten İngiliz ampirik
düşüncesi etik anlayışlarını da etkiler. Thomas Hobbes geleneksel etik
görüşlerine aykırı, materyalist felsefesiyle uyumlu bir etik anlayışına
sahiptir. Bireyin öncelikli hedefi kendi varlığını korumak ve
sürdürmektir, bencillik insanın doğasında vardır, bu bireysel
bencilliğin toplumun çıkarlarıyla örtüşmesi olumlu sonuçlar doğurur bu
sebeple bireysel bencillik ile toplumun çıkarının örtüştüğü noktalar
erdemlerdir. Bireyin bencil yönelimi ile toplumun çıkarının örtüşmediği
ve hatta toplumun çıkarının zarar gördüğü davranışlarsa kötü
davranışlardır.

Doğu felsefelerindeki erdem ve ahlâk anlayışına benzer unsurlar taşıyan
bir etik anlayışı da ünlü filozof Spinoza tarafından ortaya atılmıştır.
Bu anlayışta kişi doğal durumunda tutkularının esiridir, aklının
yardımıyla bu esaretten kurtulabilir. Bu sebeple akli davranmak ile
ahlâki davranmak aslında aynıdır. Bilgi vurgusu taşıyan bir etik
fikrine sahip olmuş bir başka ünlü filozof John Locke'dir. Ampirik
felsefesinden hareketle ahlâki olguların da deneyimlerin ürünü olduğunu
ortaya koymuştur.

Bir diğer ünlü filozof Kant ise etiği davranış, eylem ve tutkuların
bulunduğu düzlemde değil fenomenlerin ötesindeki düzlemde tanımlar.
Kant'ın etik üzerine tanınmış eserleri bulunur; Pratik Aklın Eleştirisi
ve Töreler Metafiziği gibi. Alman filozof Feuerbach ise materyalist bir
etik anlayışı ortaya koyar. Hümanist vurgular da taşıyan bu anlayışta
birey yaşayışı ve ilerlemesi için diğer birey(ler) ile ilişkiye girmek
zorundadır ve bu (sosyal) ilişkiyle ahlâk oluşur. Sosyal ilişkilerin
olduğu her durumda ahlâk da olur. Feuerbach'ın felsefi bencillik tanımı
bu etik düşünceye farklı bir açı da katar; bireyin mutluluğu için
çabalamasını bencillik olarak kabul etmez ve birey ile genelin
çıkarlarının uyumunu garanti edecek genel bir sevgiyi tanımlar.

Alman filozof Schopenhauer ise çok daha karamsar bir etik görüşünü
benimsemiştir. Varolmanın, yaşamanın acıdan ibaret olduğunu savunur;
insan istemlerinin esiridir. Bu etik görüşü çeşitli Doğu felsefelerine
ve etik görüşlerine büyük benzerlik taşır. Bu etik anlayışından çok
daha farklı ve genel düşünceye karşı devrim niteliği taşıyan etik
anlayışı ise ünlü Alman filozof Nietzsche'nin etik anlayışıdır.
Felsefesindeki güç kavramı üzerin inşa ettiği etik anlayışında, çoğu
etik anlayışında erdem olarak nitelenen birçok davranış güçsüz ve
dolayısıyla da olumsuz olarak nitelendirilmiştir. Nietzsche'nin üstün
insanı birçok etik anlayışta ahlâkî olarak tanımlanabilecek şekilde
değildir. Nietzsche'nin ortaya koyduğu ahlâk ve erdem, geleneksel
ahlâkî standartların, iyi ile kötünün ötesindedir. İyi bireyin gücüne
güç katan şey, kötü ise onu güçsüz kılan şeydir. Kısacası Nietzsche'nin
etik anlayışı ortaya attığı güç kavramı temellidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://meydan.forumm.biz/Meydan-Forum-h1.htm
 
Tarihsel Gelişimi ve Farklı Etik Anlayışları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kol10 FoRuM :: Ödevler,Tezler,Konu Anlatımları :: Felsefe,Sosyoloji ve Teknoloji-
Buraya geçin: